İstanbul’dan çıkıp kendimi bir ormana veya bir sahil kıyısında yapayalnız ateşin başında oturmuş çevremde ki sesleri dinler bir aktivite yapamıyorum.Başından belirtmek isterim naturalist,hümanist hatta bir mennocu bir yazı olabilir bir bakıma bunun ile alakalı bir video ekleyeceğim yazının aşağı köşelerine.Yağmur, fırtına, dalga, ateş, rüzgar, cırcır böcekleri hatta bunlara ek olarak üç farklı dinleyip bu sesler ile kendinizi rahatlatabilirsiniz belki de ? Şuan yazımı yazarken de dinliyorum bir yandan, doğanın sesleri rahatlatıcı huzur verici gözlerinizi kapatıp doğayı dinlediğiniz de içinize dolan bir rahatlık.
Üst satırda ki site de İstanbul’un kahrolası araba, inşaat seslerinden kurtulup sizi sahilde ateş başında,orman da bir kampta yalnızlığın keyfini çatmaya götürebilir fakat tabi bu siz dinlerken ki hayal gücünüz nasıl yönlendirir ise.Buna en güzel örnek şu olurdu sanırım.
Bir diğer örnek ise ;
Ve son olarak Isaac Asimov’dan tarihi bir röportaj;
“Havuç ve Sopa”