200 yıl boyunca birçok iş adamının ve zenginin sermayelerini tüketen, iflaslarına neden olan, zamanlarını harcadıkları halde onları hiçbir sonuca ulaştırmayan ve 5 kişinin hayatını kaybetmesine sebep olan gizemli Oak Adası günümüzde de hala esrarengiz şekilde sırrını korumaktadır.
Gelin birlikte keşfedilmesinden günümüze kadar olan sürece birlikte bakalım;
1795 yılında Kanada’nın Nova Scotia kıyılarında dolaşan Daniel McGinnis adındaki 16 yaşında bir genç Mahone Körfezinden geçerken bir kıyıya çıktı. Neden buraya gelme hissine kapıldığını bilmiyordu, genelde başka kıyılara giderdi. İsminin ona çekici geldiğini düşündü biran. Adanın içine doğru yürümeye başladığında her yerde meşe ağaçları olduğunu gördü. Ortalara doğru geldiğinde bir açıklık fark etti.
-Reklam-
Buradaki meşe ağaçları kesilmiş ve ortada tek kalmış ulu bir meşe vardı. İlerlediğinde bu meşenin bir dalının budanmış olduğunu ve kesilen dalın yere denk gelen kısmında da toprakta bir göçüklük olduğunu gördü. Tekrar dala baktığı zaman iplerle çentikler atıldığını görünce heyecanla ilerledi. Bir hazine bulmuş olabileceğini düşünerek kazmaya başladı. Tek başına üstesinden gelemeyeceğini anlayınca yaşadığı yere geri dönerek iki arkadaşına durumdan bahsetti. John Smith ve Anthony Vaughn adlı iki arkadaşı ile Oak adasına yola koyuldular.
Yanlarına aldıkları kazma kürekle hummalı bir şekilde kazmaya başladılar. Kazdıkça itina ile yerleştirilmiş meşe kütüklerine ve özel yerleştirilmiş taşlara ulaşmaları artık orada iyice hazine olduğu fikrine alışmalarını sağladı. Yalnız belli bir derinliğe ulaştıklarında kazılan kısmın suyla dolması ilerlemelerini engellemişti. Yaşadıkları yere geri döndüler ve ciddi anlamda birilerinin yardımına ihtiyaçları olduğunu anladılar. Bu artık onları aşan iyice esrarengiz olmuş bir yer haline gelmişti. 9 yıl aradan sonra gençlerden Anthony 30 yaşındaki Simeon Lynds’e gitmiş ve hikayeyi anlatmıştı.
Hikayeden çok etkilenen Simeon onlara destek verir ve çalışmalar yeniden başlar.
Gördükleri onları hayrete düşürür çünkü itinayla döşenmiş birbirini yassı olarak kesen taşlarla dizilmiş bir sistem vardır. Ve taşlardan birinin üzerinde bir şeyler yazmaktadır. Taşı alırlar ve evlerinden birinde saklarlar. Daha sonra buranın tanıtımını yaparak kazı çalışmaları için para toplayabilmek adına bir sergi düzenlemiş ve hazine meraklılarına bu taşı sergilemişlerdir. Bir dil uzmanı taşı okuduğunu ve üzerinde ‘’ 10 ft altta 2 milyon sterlin’’ yazdığını söyler. Böylece iyice dikkatleri çekerler. Hatta zenginlerden biri ulaşımı kolaylaştırmak için köprü yaptırır.
Herkes bu işi korsanların yaptığında hemfikir olmaya başlamıştır. Fakat yazar Furneaux’un yorumuna göre bunu korsanların yapması son derece gülünçtür.
Ancak 100 kişilik bir işçi grubunun başında muhteşem bir mühendis ile 6 ayda yapılabilecek bir iştir bunun üzerinden çok zaman geçmesi çukurun tam yerinin bilinmesine engel olmaktadır.
Bir çok farklı yerden ulaşmaya çalışsalar bile her seferinde su dolduğu için bırakmak zorunda kalmışlardır. 44 yıl boyunca el sürülmemesine rağmen tekrar çalışmalar başlamıştır. Artık oraya hazineyi gömen kişilerin tekrar gelerek aldıklarını ve o yüzden bu şekilde ulaşamadıklarını düşünmeye başladılar.
Hazine avcılarından tutun bürokrasi bile bu işin peşine düşmüştü bir zamanlar.Ciddi anlamda paralar harcanmış, sermayeler dökülmüştü. 1861, 1893 ve 1897 de yapılan detaylı çalışmalar su baskınları ile son buluyordu.
Böylece günümüz teknolojisine rağmen sırrı çözülemedi ve hedefe ulaşılamadı. Sırf bu araştırmaları yapabilmek için John Smith adanın doğusundan önce bir parça toprak satın almıştı. Daha sonra tüm şartlarını zorlayarak ve tüm hayatını buna göre planlayarak adanın doğusunun tamamını satın aldı. Fakat ne para ne mühendislik ne de teknoloji sırrın çözülmesine yetmedi.
Oak adası çözülemeyen sırlarıyla bugün hala merak konusu olmakta…
[irp posts=”31459″ name=”Japonya’da montaj yapabilen HRP-5P adlı bir robot geliştirildi”]
