-Reklam-

Basın Yayın Organlarındaki İmla Yanlışları

Konuk Yazar
Konuk Yazar
Okuma Süresi: 18 dk
betul-eyovge-yılmaz-hayaleturk


ABONE OLGoogle News Hayaleturk

Konuk yazarımız, Betül Eyövge Yılmaz – Türk Dil Kurumu Uzmanı

Modern toplumlarda aydın olmanın gereklerinden biri de ana dilini kurallarına göre yazmak ve konuşmak olarak kabul edilir. İmlanın, söyleyişi büyük ölçüde etkilediği herkes tarafından kabul edilen bir gerçektir. Türkçeyi güzel konuşmak kadar imla kurallarına uyarak yazmak da aydın olmanın bir göstergesidir.

İmlamız lisanımız düzelince, lisanımız da kafamız düzelince düzelecek, çünkü o da ancak onlar kadar bozuktur fazla değil.”

Yahya Kemal Beyatlı

-Reklam-
Ad imageAd image

İmla her şeyden önce bir gelenek işidir. İmlamızın gelenekleşmemiş, sık sık değiştirilmiş, tereddütlü birçok konusu bulunmaktadır. Bu yazımızda imlamızla ilgili, basın yayın organlarında, kamu kurum ve kuruluşlarındaki yazışmalarda sıklıkla karşımıza çıkan yanlış yazılışları sıralayıp sonra da bunların doğru biçimlerini vermeye çalıştık. Böylece bir ölçüde bir dil hastalığı olan imla karmaşasına da açıklık getirmiş olduk. Bu kısa değerlendirmeden sonra önem ve sıklık sırasına göre imla ile ilgili yanlışlıkları örnekleyerek açıklamaya çalışalım.

Düzeltme işareti

Uzun zamandır toplumumuzda düzeltme işaretinin kalktığına dair yanlış bir görüş bulunmaktadır. Oysaki Türk Dil Kurumunca 1929 yılından bu yana yayımlanan bütün imlakılavuzlarında düzeltme işaretinin kullanıldığı yerler açıklanmıştır. Dolayısıyla inceltme ve uzatma görevinde kullanılan düzeltme işareti âdet, âdem, kâğıt, kâr gibi kelimelerden hiçbir zaman kaldırılmamıştır.

Türk Dil Kurumunca 2012 yılında yayımlanan Yazım Kılavuzu’nun “Ünlüler Üzerinde Düzeltme İşareti” bölümünde  düzeltme işaretinin kullanıldığı yerler hakkında ayrıntılı açıklamalar yapılmıştır. Bu açıklamalara rağmen basın yayın organlarında, çeşitli kamu kuruluşlarındaki yazışmalarda hâlâ en çok yanlış, bu konuda yapılmaktadır.

Son zamanlarda bazı gazete ve televizyonlarımızda “âlem, kâr” gibi kelimelerde düzeltme işareti kullanılmakta ancak yine de pek çok gazete ve televizyon kanalında hükümet, mükafat, hikaye, mekan, yegane, hengame gibi yanlış yazılışlar bulunmaktadır. Aynı şekilde ikametgâh sözünün “ikâmetgâh”, iskân sözünün de sık sık “iskan” biçiminde yanlış yazıldığını ve söylendiğini görüyoruz.

Günümüzde sıkça karşılaşılan bir diğer imlahatası da dilimize Arapçadan geçen sözlerdeki bütün uzunlukların “icâd, mânâ, vücûd, aşknâme” örneklerinde olduğu gibi gösterilmesidir. Oysaki TDK Yazım Kılavuzu’na göre bütün uzunluklar yazıda gösterilmemeli, sadece yazılışları aynı, okunuşları ve anlamları farklı olan kelimelerde düzeltme işareti kullanılmalıdır.

Yukarıda da belirttiğimiz gibi toplumumuzda düzeltme işaretinin kaldırıldığı şeklindeki yanlış görüş özel isimlerde de varlığını sürdürmekte bu durum da doğal olarak söyleyişe yansımaktadır. Günümüzde birçok televizyon kanalında sunucular Hakkâri’yi Hakkari biçiminde kalın olarak telaffuz etmekteler. Özellikle il nüfus müdürlüklerinden Türk Dil Kurumuna özel isimlerde düzeltme işaretinin kullanılıp kullanılmayacağı konusunda pek çok soru gelmektedir. TDK’nin 2012 baskılı Yazım Kılavuzu’nda “Elâzığ, Hakkâri, Hollânda, Finlândiya” gibi yer adlarında düzeltme işaretinin kullanılması gerektiği belirtilmiştir. Ayrıca “Alâattin, İclâl, Kâzım, Kâmil, Kâni, Kâtip Çelebi, Lâl” gibi kişi adlarında da düzeltme işareti kullanılmalıdır.

Ünsüzler

Türk Dil Kurumu Yazım Kılavuzu’nun 2012 baskısında “Türkiye Türkçesinde kökeni Türkçe olan kelimelerin sonunda tonlu (yumuşak) b, c, d, g ünsüzleri bulunmaz. Dilimizdeki alıntılar da birkaç örnek dışında kelime sonunda tonsuzlaşma kuralına uymuştur. Bu gibi alıntılar ünlü ile başlayan bir ek aldıklarında tonsuz (sert) ünsüzler tonlulaşır (yumuşar).” şeklinde kural bulunmaktadır. Bu kurala göre “adet, icat, vücut” gibi kelimeler ünlüyle başlayan bir ek aldığı zaman sonundaki “t” sesi tonlulaşarak “d” sesine dönüşür ve “adedi, icadı, vücuda” şeklinde yazılır.

Gazetelerde ve televizyon yayınlarında bu gibi kelimeler çoğunlukla ya yalın hâldeyken “aded, icad, standard biçiminde yazılmakta ya da “viyadük” örneğindeki gibi ünlüyle başlayan bir ek aldığında “viyadüğü” biçiminde yazılması ve söylenmesi gerekirken “viyadükü” olarak kullanılmaktadır.

Aynı şekilde “standart” kelimesine ünlüyle başlayan bir ek getirildiği zaman sondaki t sesi tonlulaşarak d sesine dönüşür ve “standardı” olur. Bir kamu kuruluşu olan Türk Standartları Enstitüsünün ismindeki standart kelimesi “standard” şeklinde yanlış olarak kullanılmaktadır. Doğru şeklin standart olması gerekir.

Dilimizdeki “ahbap, mal, tertip, azat” gibi Arapça kökenli kelimeler Türkçe etmek, olmakfiilleriyle birlikte kullanıldıkları zaman  “ahba:b olmak, aza:d etmek, ma:l etmek, aza:d olmak” şeklinde ikinci hecedeki ünlüleri uzun olarak okunur ve son sesleri de tonlulaşır. Birçok sunucu bu kurala da uymamaktadır. Özellikle “felç etti” birleşik fiili “felcetti” biçiminde söylenmesi gerekirken “felç etti” olarak telaffuz edilmektedir.

Bazı alıntı sözlerde ise son seste yumuşama (tonlulaşma) olmaz. Bu nedenle ahlak, evrakı, hukuk, ittifak, Irak, merak, tedarik gibi alıntı kelimeler ünlüyle başlayan bir ek aldıkları zaman sondaki k sesi söyleyişte yumuşamamakta ve ahlakın, evrakı, hukuku, ittifaka, Irak’ı, merakı,  tedariki biçiminde telaffuz edilmektedir. Ancak hâlâ ahlağın, evrağı, hukuğu, ittifağa, Irağı, merağı, tedariği biçiminde yanlış söyleyişlerle karşılaşıyoruz.

Ünlü uyumu

Türk Dil Kurumu Yazım Kılavuzu’nun “Büyük Ünlü Uyumu” bölümünde  “Bazı alıntı kelimelerde ünlüsü kalın olan son heceden sonra ince ünlülü ekler getirilir: alkol / alkolü, kontrol / kontrolü, hakikat / hakikati, sadakat / sadakatten. Bu örneklerde ekin ince olmasının sebebi kelimelerin sonundaki ünsüzlerin incelik özelliği taşımasıdır.” açıklaması yapılmıştır.

Bundan dolayı “kontrol” kelimesinin sonunda bulunan “l”sesi de incelik özelliği taşıdığı için “kontrollü” şeklindeki yazılış ve söyleyiş doğrudur. Aynı şekilde “santralı, protokolunun, kanaatı” biçimleri yanlıştır. Bu sözleri “santrali, protokolünün, kanaati” biçiminde söylemek ve yazmak gerekir.

İle edatı da büyük ünlü uyumuna uymaktadır. Bu sebeple “fazlasiyle, dolayısıyle, itibariyle” gibi kullanımlar yanlıştır. Bu biçimleri “fazlasıyla, dolayısıyla, itibarıyla” biçiminde yazmak ve söylemek gerekir.

Da/De bağlacı

Televizyonlarda sıkça karşımıza çıkan hatalardan biri de bu bağlacın “söz veripte”, “geçmiştede yaşandı”, “gitmeyeceğini söyleyip te” örneklerinde olduğu gibi ya kendisinden önceki kelimeyle birleştirilmesi ya da ta/te şeklinde yazılması ve söylenmesidir.

Da/de bağlacı daima ayrı yazılır ve hiçbir zaman ta/te biçiminde yazılmaz ve söylenmez.

Büyük harflerin kullanıldığı yerler

Günümüzde en sık karşılaştığımız imlahatalarından biri de kişilerin düşüncelerinde değer verdikleri, önemli buldukları, kutsal saydıkları kavramları yazarken bu sözleri büyük harfle başlatmalarıdır. Gazetelerde, çeşitli yayınlarda ve televizyonlarda sık sık “Türk Milleti, Türk Dili, Türk Gençliği” şeklindeki yazılışlarda da yanlış olarak her iki kelime de büyük harfle başlatılmaktadır. Oysaki bu yapılarda büyük harfle başlatılması gereken özel isim olduğu için sadece “Türk” sözüdür. Dolayısıyla bu yapıların “Türk milleti, Türk dili, Türk gençliği” biçiminde yazılması gerekir.

Yapılan bir diğer yanlışlık da para birimlerinin yazılışındadır. Gazetelerde ve televizyon programlarında para birimlerinin ilk harfleri “Dolar, Euro veya Avro, Türk Lirası” biçiminde büyük harfle yazılmaktadır. Para birimleri özel isim olmadıkları için küçük harfle başlatılmalıdır.

Kesme işareti

Bu konuda da en çok karşımıza çıkan imlahatası, özel isimlere getirilen yapım eklerinin kesme işaretiyle ayrılmasıdır. Günümüzde televizyon programlarında “Irak’lı, Konya’lı” gibi yazılışlarla sık sık karşılaşıyoruz. Hatta bir reklamda özel isim olmayan “profiterol” sözüne getirilen yapım eki “Profiterol’lü” biçiminde yazılmıştır.

Bazı yayınlarda da “Iraklı, Aydınlı” gibi sözlere getirilen ekler “Iraklı’dan, Aydınlı’yı” biçiminde kesme işaretiyle ayrılmaktadır. Bu da yanlıştır. İmlâ Kılavuzu’na göre yapım eki almış bir söze getirilen ekler de kesme işaretiyle ayrılmaz. Aynı türdeki yanlışı dil adlarının yazılışında da görüyoruz. “Türkçe’nin, İngilizce’den” biçimindeki yazılışlarda da kesme işaretinin kullanılmaması gerekir.

Gazetelerde ve televizyon programlarında ilk harfleri “Dolar, Euro, Türk Lirası” biçiminde büyük harfle yazılan para birimlerine gelen ekler “5000 Euro’luk” örneğinde olduğu gibi kesme işaretiyle ayrılmaktadır. Oysaki para birimleri büyük harfle yazılmadığı için kesme işareti de kullanılmamalıdır.

En sık yapılan imla hatalarından biri de çokluk ekinden önce ve sonra kesme işaretinin kullanılmasıdır. Bazı yayınlarda “Mustafa Kemal’ler, Ereğli’ler” sözlerine özel isimle çokluk eki arasına kesme işareti konulmakta, bazı yayınlarda da çokluk eki özel isme bitişik yazılmakta ancak “Ahmetler’in, Mehmetler’den” örneklerinde olduğu gibi çokluk ekinden sonra gelen ekler kesme işaretiyle ayrılmaktadır. Doğru olan “Ahmetlerin, Mehmetlerden” şeklindeki yazılıştır. Ancak Göktürk Anıtları, Dede Korkut Hikâyeleri, Genç Werther’in Istırapları gibi yapılar kalıp olarak bütünüyle özel isimdir. Çokluk eki özel ismin kuruluşunda yer almaktadır. Dolayısıyla böyle ifadelerden sonra gelen ekleri ayırmak için kesme işareti kullanılır.

Doğu kökenli yabancı kelimelerin yazılışı

Bu konuda da en sık yapılan hatalardan biri sanayi, cami, bayi, merci gibi kelimelerin yalın hâlde kullanıldıkları zaman sanayii, camii, bayii, mercii biçiminde iki i ile yazılmasıdır. Oysaki sanayi, bayi, merci, cami  kelimeleri yalın hâlde iken tek “i” ile yazılır.

Yapılan bir diğer yanlışlık da TDK Yazım Kılavuzu’na göre “müspet, ispat, tespit, nispet, nispî” olarak yazılması gereken kelimelerin “müsbet, isbat, tesbit, nisbet, nisbî” biçiminde yazılmasıdır. Oysaki dilimizdeki alıntı kelimelerde s ünsüzünden sonra gelen b sesi ünsüz benzeşmesine uğrayarak p’ye dönüşür. Toplumda özellikle “tespit” kelimesinin ek aldığı zaman “tesbiti” biçimine dönüşeceğine dair yanlış bir bilgi bulunmaktadır. Bu kelime ek alsa bile “p” sesi korunur ve “tespiti” biçiminde yazılır.

Ayrıca “şefkat” sözünün “şevkat”, “suiistimal” sözünün ise “suistimal” biçimlerinde yazılması iletişim organlarında sıkça yapılan imlahatalarındandır.

Basın yayın organlarında en çok görülen hatalardan biri de “heykeltıraş, kalemtıraş” gibi kelimelerde yer alan “tıraş” sözünün “traş” biçiminde yazılmasıdır. “Tıraş” kelimesi Farsça “teraş” şeklinden gelmektedir. Bu sebeple bu kelimenin batı kökenli bir söz gibi “traş” şeklinde yazılması doğru değildir.

Batı kökenli yabancı kelimelerin yazılışı

Yapılan bir diğer imla yanlışı da “entelektüel” ve “koleksiyon” kelimelerinin “entellektüel, kolleksiyon” biçiminde yazılışıdır. “Koleksiyon” artık Türkçede okunduğu gibi yazılır hâle gelmiştir. Bu kelimenin özgün imlasıyla collection şeklinde yazılması da özentiden başka bir şey değildir.

Daha önceden dilimize “korner” biçiminde giren kelimeye “köşe” olarak Türkçe karşılık bulunmuş ve bu karşılık da tutunmuştur. Son zamanlarda aynı kelime “bayi” anlamıyla ve “corner” biçimindeki özgün imlasıyla dilimizde kullanılmaya başlanmıştır.

Ayrıca “mülti” ve “ültra” ön eklerinin “multi” ve “ultra” biçiminde, “inisiyatif” ve “orijinal” sözlerinin ise “insiyatif” ve “orijinal” biçimlerinde yazılması iletişim organlarında sıkça yapılan imlahatalarındandır.

Yapılan bir diğer yanlışlık da “makine” sözünün “makine” biçiminde yazılmasıdır. “Makine” sözünün Türk Dil Kurumunca 1941 yılında yayımlanan İmlâ Kılavuzu’nda hem “makina” hem “makine” biçimi bulunuyordu. Bu söz, 1965 yılından bu yana TDK tarafından  yayımlanmış olan imla kılavuzlarında ise “makine” şeklinde yazılagelmiştir. Dolayısıyla “makine” biçimindeki yazılışta bir gelenekleşme söz konusudur. Bu gelenekleşmede söyleyişteki kolaylığın büyük payı bulunmaktadır. Kelimenin orta hecesinde bulunan ince ünlü son hecedeki ünlüyü etkileyerek inceltmiş ve kelimenin “makine” biçiminde daha kolay söylenmesine sebep olmuştur.

Birleşik kelimeler

Bu konuda en çok görülen yanlışlık birçok, birçoğu, hiçbir, hiçbiri biçiminde bitişik yazılması gereken belirsizlik sıfatlarının ayrı yazılmasıdır.

Herhangi bir anlam değişikliğine uğramadığı için ayrı yazılması gereken “her şey, bir şey, bir an, her gün” gibi kelimeler ise iletişim organlarında sıkça bitişik yazılmaktadır. Aynı şekilde ayrı yazılması gereken “var olmak”, “var etmek”, “iş başı”, “iş birliği”, “iş adamı”, “açık hava”, “doğal gaz” gibi sözlerin yanlış olarak bitişik yazıldığını da görüyoruz.

TDK Yazım Kılavuzunda “birleşik kelimelerin dışında kalan atasözleri ve deyimler ayrı yazılır” kuralı bulunmaktadır. “Göz ardı etmek”, “dünya evine girmek”, “can ciğer olmak” birer deyimdir ve ayrı olarak yazılması gerekir. Bu deyimlerin de iletişim organlarında sık sık bitişik yazıldığını görmek mümkündür.

İletişim organlarında karşımıza çıkan bir diğer imla hatası da “kayıt olmak, kayıp etmek” örneklerinde olduğu gibi bitişik yazılması gereken birleşik fiillerin ayrı yazılmasıdır. TDK Yazım Kılavuzu’na göre “kayıp, kayıt, emir” gibi sözler “etmek, olmak” yardımcı fiilleriyle birleşik fiil oluşturdukları zaman orta hecedeki ünlülerini düşürür ve “kaybetmek, kaydolmak” biçiminde bitişik yazılırlar.

Bir diğer imla hatası ise “olağan dışı, çağ dışı, yasa dışı; devletler arası, liseler arası gibi kelimelerin bitişik yazılmasıdır. TDK Yazım Kılavuzu’nun “Ayrı yazılan birleşik kelimeler” bölümündeki Ara, dış sözlerinin sona getirilmesiyle oluşturulan birleşik kelime ve terimler ayrı yazılır” kuralına göre yukarıda belirtilen kelimelerin ayrı yazılması gerekir. Sadece “uluslar arası” sözü TDK’nin 2000 yılında yayımlanan İmlâ Kılavuzu’nda “uluslar arası” biçiminde ayrı olarak yazılmaktaydı. Ancak Kurum bu kelimenin gelenekleşmiş olarak bitişik yazılmasını kararlaştırmıştır.

“Uluslararası” sözünün bitişik yazılması gelenekleşmiş ancak, “şehirler arası” sözünün bitişik yazılması gelenekleşmemiştir. Bu gibi gelenekleşmiş bitişik yazılışlar Yazım Kılavuzu’nda belirlenen bitişik yazma kurallarını zorlamakta ve insanların tereddüt içinde kalmasına sebep olmaktadır. Tabii ki, gelenekleşmede herhangi bir kelimenin yazılışı için Yazım Kılavuzu’na bakılmamasının büyük payı bulunmaktadır. Son zamanlarda “liselerarası”, “ilkokullararası” biçimindeki yanlış yazılışlara sıkça rastlanmaktadır. Bu şekildeki yanlış gelenekleşmenin yaygınlaşmaması için herkese Yazım Kılavuzukullanma alışkanlığı kazandırılmalıdır. Bu konuda da en büyük görev, eğitim ve öğretim kurumlarımıza düşmektedir.

Yer adlarının yazılışı

Yer adlarında geçen ve ayrı yazılması gereken “iç, aşağı, yukarı, uzak, orta, küçük, büyük” kelimelerinin bitişik yazılması da bir diğer imlahatasıdır. “İç Erenköy, Aşağı Ayrancı, Yukarı Çamlıca, Büyük Çekmece, Uzak Doğu, Orta Doğu” gibi yer adları ayrı olarak yazılmalıdır.

Harflerin okunuşu

Türk alfabesi, Latin harfleri esas alınarak, 1.XI.1928 gün ve 1353 sayılı kanunla tespit ve kabul edilmiştir. Kurumumuzca 2012 yılında yayımlanan Yazım Kılavuzu’nda Türk alfabesinin bu kanundaki şekli aynen verilmiştir. Burada “k” harfinin adı sadece “ke” olarak belirlenmiştir. Dolayısıyla  “ka” şeklindeki okunuş yanlıştır. Türkçede  h ve k harflerinin okunuşu he ve ke şeklindedir. Ha, haş, ka gibi okunuşlar yanlıştır. Ancak basın yayın organlarının etkisiyle bu yanlış telâffuz toplumda yaygınlaşmıştır.

Kısaltmalar

Son zamanlarda imla konusunda sıkça karşımıza çıkan bir diğer yanlışlık ise kısaltmaların okunuşu ve kısaltmalara getirilen ekler konusundadır. TDK, MGK, SSK gibi kısaltmaların sonunda bulunan “k” harfi “ke” biçiminde söylenmeli ve bu gibi kısaltmalara gelen eklerin ünlüleri de TDK’den, MGK’de, SSK’nin şeklinde ince sıradan olmalıdır. Ne yazık ki, televizyonlarımızda pek çok sunucu bu kurala da uymamakta ve “ke” olarak okunması gereken harfi “ka” şeklinde telaffuz etmektedir. Dolayısıyla da “MGK’da, SSK’nın” gibi yanlış yazılış ve söyleyişlerle sık sık karşılaşılmaktadır.

Aynı şekilde CMUK ve RTÜK gibi sonunda sert (tonsuz) ünsüz bulunan kısaltmalara ünlüyle başlayan ek getirildiği  zaman okunuşta tonsuz ses tonlulaştırılmaz: CMUĞ’un ve RTÜĞ’ün şeklindeki okunuşlar yanlıştır. Bu tip kısaltmaların CMUK’un ve RTÜK’e şeklinde telâffuz edilmesi gerekir. Ayrıca RTÜK kısaltmasının okunuşu da Rütük değil, Retük şeklinde olmalıdır.

Sayıların yazılışı

TDK Yazım Kılavuzu’na göre, dört ve dörtten çok rakamlı sayılar sondan sayılmak üzere üçlü gruplara ayrılarak yazılır. Bu üçlü gruplar arasına nokta konulur. Virgül ise kesirli sayılarda kullanılır. On beş tam onda iki sayısı 15,2  şeklinde araya virgül konularak yazılır. Basın yayın organlarında özellikle depremle ilgili haberlerde depremin şiddeti “7.6”, “6.5” gibi rakamlar arasına nokta konularak gösterilmektedir. Bu da yanlış bir yazılıştır. Bu gibi rakamların arasına virgül konması gerekir.

Türkçede sayı adlarında derece gösteren -ncı/-nci eki, son harfi ünlü olan sayılarda 2’nci, 6’ncı, 7’nci, 50’nci örneklerinde olduğu gibi -ncı/-ncişeklindedir. Ancak sonu ünsüzle biten sayı adlarına bu ek geldiği zaman 1’inci, 9’uncu, 80’inciörneklerinde olduğu gibi -ı /-i yardımcı sesi ortaya çıkar. Bu konuda da basın yayın organlarında “6’ıncı, 9’ncu” gibi yanlış yazılışlarla sık sık karşılaşıyoruz.

Özellikle son yıllarda imlamızda büyük bir kargaşa yaşanmaktadır. Basın yayın organlarının imlaya önem vermesi ve bu konuda tek bir kaynağı esas alması -bu kaynağın da Türk Dil Kurumunca 2000 yılında yayımlanan İmlâ Kılavuzu olması gerekir- toplumun da doğru imla biçimlerini öğrenmesi açısından büyük önem taşımaktadır. Türkçemiz ancak bu şekilde gelecek kuşaklara sağlıklı bir şekilde aktarılabilir.

Konuk Yazarımıza sorduk;

Bize film, dizi, kitap, bir de dinlemekten keyif aldığınız şarkı önerir misiniz?

Film: Titanic ve Yeşil Yol ( Ama hep gönlümde Köktürk Yazıtları’yla ilgili dünya çapında bir film
çekilmesi hayali yatıyor. Öyle bir film hazırlandığında en çok sevdiğim film o olacak)
Dizi: –
Kitap: Kemal Tahir Devlet Ana ve Nihal Atsız Ruh Adam
Şarkı: Bütün türkülerimiz.

Betül Eyövge Yılmaz hakkında daha fazla bilgi almak için hesaplarını takip edebilirsiniz.

twitter.com//EyovgeBetul
instagram.com/betul_eyovge

Yazar Konuk Yazar
Takip et
Her hafta yeni bir yazar hayaleturk.com'da
Yorum yap